Güncel

Hukuk kültürü ve çeviriler

Almanca ve Fransızca hukuksal metinler üzerine bir araştırma

20.07.2010 tarihli makale

Hukuk alanındaki uzmanlık çevirileri çevirmenin özel yeterliliğini gerektirir. Hukuksal metinler çevrilirken sadece dilsel yeterlilik değil, oldukça kapsamlı bir uzmanlık alanı bilgisi de gereklidir. Sözleşmeler, belgeler ve kararlarda ilgili ülkenin dili kendi hukuk geleneklerini yansıtır.
Duisburg-Essen Üniversitesinden Prof. em. Dr. Bernd Spillner “Kültür Bilimleri TRANS Internet-Dergisi”’nde „Direktif içeren hukuksal metinler arasındaki diller arası karşıtlıklar“ ve Almanca – Fransızca çeviriler için buradan kaynaklanan özellikler üzerine bir araştırma yapmaktadır. (http://www.inst.at/trans/17Nr/6-4/6-4_spillner17.htm )
Spillner’i ilgilendiren yasa çevirileri değil,  yönetmelik alanındaki metinlerin çevirileridir. Spillner’e göre yasa metinleri kıta Avrupa’sının ortak hukuksal gelenekleri nedeniyle birçok ortak özellikler gösterirken,  yönetmelikler, kararnameler ve yönetsel talimatların oluşturduğu hukuksal sistem dili ilgili ülkenin gelenek ve kültürünün güçlü izlerini taşımaktadır.
Spillner direktif içeren metinler (yasalar, kararnameler, yönetmelikler, icra hükümleri vb.) yardımıyla Almanca ve Fransızca hukuk dillerindeki uzmanlık alanı terminolojileri arasındaki farkları ortaya çıkarmaya çalışmaktadır.
Önce çeviri teorisi ve çeviri pratiğinden sadece hukuksal metinler için değil çeşitli uzmanlık alanları için ayrıntılı bir literatür sunuyor. Spillner hukuk alanındaki çevirilerle ilgili olarak Danimarkaca – Almanca ve İtalyanca – Almanca dil çiftlerine ait literatüre de göndermede bulunuyor.
Spillner daha sonra Almanca ve Fransızca hukuk yönetmeliklerindeki karşıtlıkları ayrıntılı olarak ele alıyor, Almanca ve Fransızca’daki „yönetmelik“ metni örneğinde ilgili terminolojiyi, metin yapısını ve sözdizimini araştırıyor.
Spillner, iki ayrı dildeki iki metin tipi mukayese edildiklerinde de, farklı hukuksal gelenekleri ve yönetsel kültürü yansıtan dilsel, biçemsel, metinsel ve uzmanlık alanına yönelik karşıtlıkların ortaya çıktığı sonucuna varıyor.
Bu nedenle Spillner çalışmasının sonunda şuna işaret ediyor: „Uluslarüstü bir hukuk sistemi oluşturulurken – örneğin günümüzde Avrupa’da olduğu gibi - diller arasında farklılık gösteren terminolojik özelliklere ve metin tiplerindeki kültürler arası özelliklere mutlaka dikkat edilmelidir.“
Spillner’in farklı ülke ve kültür ortamlarında konuşulan aynı dil içinde de çeşitliklerin olabileceği yönündeki uyarı ve açıklaması çevirmenler ve müşteriler için önem taşımaktadır  - örneğin farklı kıtalarda resmi dil olarak Fransızca veya İngilizce’yi veya Portekiz ve Brezilya’daki Portekizce’yi düşünelim.
Bu yargı, hukuksal metinlerin çevirisi ile nitelikli çevirmenlerin görevlendirilmesi gerekliliğine işaret ettiğinden büyük önem taşıyor, çünkü ancak bu çevirmenler bir çeviri siparişinin sadece dil açısından değil, ülkeye özgü terminoloji açısından da kontrol edilerek gerçekleştirilmesini garanti ediyor.
Almanca – Fransızca hukuksal metinlere ilişkin daha başka açıklama ve bilgiler Jakob Wüst’te de bulunabilir: Kıta Avrupa’sı hukuk diline Fransızca’nın etkisi; yine Kültür Bilimleri TRANS Internet-Dergisi No. 17, http://www.inst.at/trans/17Nr/6-4/6-4_wuest17.htm

 


 

Yalnızlar için bir yurt

İdeal koşullarda çeviri:

02.07.2010 tarihli makale

Straelen’deki Avrupa Çevirmenler Kollegyumu (EÜK)
http://www.uebersetzerkollegium.com
„Dille ve dilde yaşayan insanlarla birlikte olmak harika bir şey.“
Bunu, önümüzdeki yıl Straelen’deki Avrupa Çevirmenler Kollegyumunu (EÜK) kendi rezidansında çevirmen olarak ziyaret edecek olan Bettina Münch söylüyor.
 (Frankfurter Rundschau’daki Bettina Münch portresi: http://www.fr-online.de/frankfurt_und_hessen/nachrichten/frankfurt/?em_cnt=2609168&em_ivw=fr_frankfurt
Çevirmenler kollegyumu „Edebiyat dünyasının yalnızları“ için bir yurt olmaya aday. Çevirmenler orada  – çoğunlukla geceleri mutfakta,  Bettina Münch’ün de belirttiği gibi „çünkü çoğu gece kuşu“ – deneyimlerini ve çevirmenlik sanatının püf noktalarını, inceliklerini birbirine aktarmak için buluşuyor.
Beckett çevirmeni Elmar Tophoven, Ortaçağdaki Toledo çeviri okulunun tarihsel geleneği içinde dünya edebiyatının „köprü kurucuları“ için bir mekân yaratmak istiyordu.
Tophoven, Edebiyat Çevirmenleri Derneğinin o zamanki başkanı Klaus Birkenhauer ile birlikte „Çevirmenlerin dünyadaki cennetinin“, „Yeni Toledo okulunun“ yaratılmasına ivme kazandırmak için yorulmak bilmez  biçimde çalıştı ve sonunda 1978 yılında profesyonel edebiyat ve düz yazı çevirmenleri için dünyanın ilk en büyük uluslar arası çalışma merkezi olarak "Kuzey Ren Vestfalya / Straelen’de Avrupa Çevirmenler Kollegyumu e.V."’nun kuruluşu kutlanabildi.
Dünyanın her yerinden edebi çevirmenler ellerinde bir yayınevinin verdiği çeviri işiyle merkezin geniş kütüphanesinden ve teknik donanımlarından yararlanmak ve özellikle de diğer çevirmenlerle buluşmak üzere Straelen’e geliyorlar.
Çevirmenler kollegyumunun çeşitli donanım ve araçları geçici sakinlere destek ve yardım sağlıyor. Rezidansın bir yerinde bir çevirmenin konukları bir araya topladığı ve yeni gelenlere hoş geldiniz dediği, öte yanında okuma ve workshop’larla halkla ilişkiler çalışması yaptığı görülüyor.
Atrium görüşmelerinde yılda iki kez önde gelen Alman yazarlar ve onların yabancı dildeki çevirmenleri bir araya geliyor. Yazar ve çevirmenler arasındaki bu görüşmelerin amacı, edebi çevirmenin sanatsal çalışmasını takdir etmek ve dil ve kültür transferindeki hata ve yanlış anlamaların önüne geçilmesine yardımcı olmaktır. 2009 yılında yazar Uwe Tellkamp ödüllü yapıtı „Kule“’nin çevirmenleri ile Straelen’de bir araya geldi. "Kule“’nin çevirmenleri 11 değişik ülkeden gelmişti: Bulgaristan, Danimarka, Fransa, İtalya, Katalonya, Hollanda, Norveç, İsveç, İspanya ve Macaristan. 2010 yılında „Corpus Delicti“ kitabının yazarı Juli Zeh ile çevirmenler bir araya geliyor. Bu kez çevirmenler Belçika, Brezilya, Bulgaristan, İtalya, Hırvatistan, Yeni Zelanda, Polonya, İsveç, Tayvan ve Türkiye’den geliyor.
Her yıl verilen çeviri ödülünün amacı, edebi çeviri alanında Almanca’dan başka bir dile veya başka bir dilden Almanca'ya yapılan çeviri çalışmasının takdir edilmesi ve onurlandırılmasıdır. Bu yıl ödülü Aleksandr Puşkin’in „Yevgeni Onegin“ yapıtının Rusça’dan yeni çevirisi ve Amerikan İngilizce’sinden çevirdiği ve Almanca olarak ilk kez yayınlanan 1300 sayfalık Vladimir Nabokov’un Puşkin yorumu için Frankfurt/M.’dan Bayan Dr. Sabine Baumann alıyor.

 


 

Dillerin dünyası:

Finno-Ugric dilbilimi nedir?

19.05.2010 tarihli makale 

Finno-Ugric dilbilimi, bugün esas olarak Fince, Macarca ve Estonca’dan oluşan Ural dil ailesini inceler.

Dillere ilgi duyan ve bu dilleri duymuş olan herkes için bir şey açıktır: Bu diller Latince kökenli dillerden ve Kuzey dillerinden bütünüyle farklıdır!
Bu dil grubu Avrupa’ya gelip yerleşmiş olup, özel bir konumu vardır, çünkü Hint-Avrupa dil grubuna dahil değildir. Bu dillerin kökeni Ural bölgesidir, oradan gelip Avrupa’ya yerleşmiştir. Fince dalının bugünkü coğrafyasında geliştiği, Macarca’nın ise ancak MS yaklaşık 10 yıllarında Macarlarla Macaristan’a geldiği kabul edilmektedir. Buna göre Estonca komşu diller olan Letonca ve Litvanca gibi Baltık dillerine dahil değildir.

Bu diller aşağıda açıklandığı gibi birbirlerinden öyle ayrılmış ve gelişmişlerdir ki, Finno-Ugric dilleri arasındaki farklar çok büyüktür ve Macarlar ile Finlandiyalılar  - köken olarak aynı dil grubundan gelmelerine rağmen – bugün birbirini anlayamamaktadır.
Ancak bu durum Finlandiyalılarla Macarların birbirlerine kibarca takılmalarını önlememektedir. Her iki dilde de karşılıklı olanak anlatılan ve bilgelik ile akıllılığı öne çıkaran fıkralar vardır:
„Finlandiyalılar, Macarlarla birlikte Doğudan, Urallardan atlarla, arabalarla, çoluk çocukla birlikte geldiklerini, yüksek sıradağlara (Karpatlara) ulaştıklarını, orada üzerinde „Doğru giderseniz Macaristan’a varırsınız “ tabelası gördüklerini, okuma bilen ve tembel olmayanların dağlara tırmandığını ve Macaristan'a ulaştığını, diğerlerinin sağa (Kuzeye) saparak Finlandiya'ya geldiğini anlatırlar.
Fıkranın Macar varyantında ise, dağların eteklerindeki tabelada „Finlandiya’ya gitmek için sağa sapınız“ yazdığını, daha akıllı olan ve okuma bilenlerin bu yolla İskandinav yarımadasına ulaştıkları anlatılır.“
(alıntı: http://www.ungarnaktuell.de/Literatur.htm )

Almanya’da Finno-Ugric öğrenimi görülebilir! Edebiyat Bilimleri, Dilbilim ve Coğrafya dalındaki araştırma ve öğretiler Göttingen, Hamburg ve Münih üniversitelerinde temsil edilmektedir:
http://www.finnougristik.uni-muenchen.de/index.html
http://www.uni-hamburg.de/ifuu/
http://www.uni-goettingen.de/de/sh/106929.html

 

Fince:
Fince’nin bir dünya dili haline gelmesinin önlenemeyeceği açıkça görülüyor. Richard Lewis daha 1989 yılında şu argümanı ileri sürmüştür:

1. Bütünüyle mantıksal bir dilden söz ediyoruz. İstisnalar yoktur ve kurallara mutlak olarak uyulur. 

2. Bu dil armoniktir. Başka bir deyişle: Kulağa hoş gelir. Bu, ünsüzlerin rahatsız edici, sevimsiz kombinasyonunu önleyen çok sayıdaki ünlüden kaynaklanır. Zaman zaman ünlü sıkıntısı çeken Çekçe’ye birkaç ünlünün verilmesi ve karşılığında birkaç Çekçe ünsüzün Fince’ye alınması önerilmiştir – ancak bu konudaki görüşmeler çok erken kesilmiştir. Finlandiyalılar dondurmaya "zmrzlina" dendiği bir dili benimsemişler ve Çekler de buna "jäätelöä" dendiği bir dile kuşkuyla yaklaşmışlardır.

3. Fince özlü bir dildir. Fince bir sözcük Almanca’da birçok anlama gelebilir. "aseleponeuvottelutoimikunta" gibi basit bir sözcüğü kullanmak varken "Silahlı düşmanlıkların durdurulması görüşmelerini yürütme kurulu" diyerek zaman savurganlığı yapmanın ne anlamı olabilir?

4. Fince öğrenmek özgüven kazandırır. Fince öğrenebilen birisi gerçekten her şeyi öğrenebilir.

5. Fince’de diğer bütün dillerden daha uzun ve daha iyi sövgü, lanetleme deyimleri vardır.

Fakat Fince öğrenmede bazı güçlükler vardır, örneğin dilbilgisi:

„Dolaysız tümleç
„Dolaysız tümleçler“ söz konusu olduğunda Fince dilbilgisi kitaplarının çoğu kolay anlaşılır. Durum yaklaşık olarak şöyledir: Fince’de bir dolaysız tümleç (genel olarak -i hali nesnesi olarak anılır) yalın hal, -in hali veya ayıran olarak bulunabilir. Her şeyin daha kolay anlaşılabilmesi için yalın hal ve  -in hali "-i hali " olarak anılır. Ayrıca özel bir adı olmayan doğru bir -i hali de vardır. Dilbilgisel tanımlamalar yapılandırılırken çok dikkatli olunması gerekir. "-i hali" sözcüğünü gördüğünüzde bu yalın hal veya -in hali anlamına gelebilir, fakat hiçbir zaman -i hali anlamına gelmez;  "yalın hal" ifadesi ise -i hali anlamına ve belki de yalın hal anlamına gelebilir; "-in hali" ise -i hali anlamına gelebilir veya sadece -in hali olabilir ve "ayıran" ise -i hali olmadığı durumlarda daima ayırandır.“
(alıntı: http://www.lenz-online.de/reisen/finland/sprache.htm )


Macarca:
Macarlar da  – Fince dil ailesine mensup olduklarını belli ederek – kendi özel dilbilgilerini öne çıkarırlar:
„Macarca dilbilgisi bakımından ailenin tek evladı inadıyla Avrupa adetlerinden ayrılıyormuş izlenimi yaratır” diyor Wilhelm Droste Macaristan’da Almanca yayınlanan ‚Neuen Pester Lloyd’ adlı gazetedeki „Macarca’nın inatçılığı üzerine  – Bir aşk ilanı“ adlı makalesin (alıntı: http://www.ungarn-guide.com/sprache_01.php )
Bu nedenle Droste şöyle diyor: „Macarca öğrenme acı verecek derecede zordur. Nasıl Macarlar için yabancı dil öğrenirken kendi şivelerinden ve Macarca’ya ait diğer özelliklerden tam olarak kurtulmak pek mümkün değilse, yabancılar için de Macarca’yı tam anlamı ile ve bütün yönleriyle sindirmek hemen hemen olanaksızdır. … Bu dil, sanki bütün gizleri ve özellikleri ile birlikte bütün bir ulusun arkasında sipere yattığı koruyucu duvar gibidir. Bu dil, ulusal egemenlik mücadelesinde dünyadaki bütün silah ve paralardan daha işlevseldir.“

Bütün ülkedeki en güzel sözcüğü arama çabası içindeki Macar Kültürü Balassi Enstitüsü Macaristan’ın en önemli dil reformcusu Ferenc Kazinczy’nin 250. doğum yıldönümü münasebetiyle halkın en sevdiği sözcüğü belirlemek için bir kampanya başlatmıştır. Güncel liste için bakınız:  www.szoszavazo.hu .
Pester Lloyd bu konuda şöyle diyor (29-2009 - 17.07.2009):
„Çok romantik monoton bir şarkı ve  dilsel inatçılığın bir karışımı olan Finno-Ugric dil tsunamisinin Macarca versiyonu üstlerine geldiğinde buradaki yabancıların kulakları zaten sürekli olarak çınlıyor. Eğer burada yaşayan yabancılara Macarca sözcüklerden en Macarca’sı sorulacak olsaydı, büyük bir olasılıkla, her zaman ve her yerde duyulan, çoğu zaman yalancı bir "sajnos" (maalesef) ile himaye edilen, Berlinlilerin dilinde "Hamwanich" olarak çevrilebilecek ve aynı arsızlıkla ifade edilen "Nincs" (Alm.: yok) sözcüğü seçilirdi. "nincs" sözcüğü kulağa olabildiğince kötü geliyor ve ortadan kalkacağa da benzemiyor.
… Almanya’da 2004 yılında benzer bir araştırma yapılmıştı. Kazanan  "esenlik", "sevmek", "bir an" ve "ravent marmeladı" sözcüklerinin önünde "mal-mülk" sözcüğü olmuştu. (http://www.pesterlloyd.net )


Estonca:
Estonya gezisine çıkanlar için Estlandia.de’de ilk elden verilen ipucu ve öneriler “Estonya’nın ruhu” hakkında bir izlenim edinme olanağı sunuyor:
„Estonya gezisine çıkanların bilmesi gereken şeyler
- Cafelerin çoğunda gidip bizzat sipariş vermek olağandır. Tezgâhta sipariş verilir ve sipariş edilen malzeme masaya getirilir. (Bu hizmet restoranlarda doğaldır.) – İnatçı bazı turistlerin işyerinin kapanmasına kadar masalarında aç olarak bekledikleri görülmüştür – anlaşıldığı kadarıyla kimse onlara siparişin nasıl verileceği konusunda bir açıklama yapmamıştır. Bunun nasıl buralara kadar vardığını öğrenmek için, bakınız…..:
-  Estonyalılar sıcakkanlı ve sempatik insanlardır, ancak yabancılara karşı çekingendirler. Onlarla kolayca konuşulabileceği sanılmamalıdır. Onlardan birisinin sizinle konuşması için birçok şeyin olması gerekir.
- Çiçeklerle araları çok iyidir. Bir Estonyalı sizi küçük veya büyük bir eğlence için evine davet ederse, evin hanımı için çiçek getirin. Her türlü çiçek sevinçle karşılanır – ancak kırmızı karanfillerden kaçının. Bu güzel çiçekler bir Estonyalıya sosyalist parti liderinin defin merasimini hatırlatır.
- Ayakkabılarınız çıkarın. Ev içinde ayakkabıların çıkarılması Estonya’da olağandır. Bu hareketinizle her gün evi temiz tutmak için çabalayan (veya bu konudaki profesyonel yardım için para ödeyen) ev hanımına saygınızı göstermiş olursunuz. Oturma odasına dışarıda giyilen ayakkabılarla girmek her zaman bir kabalık olarak algılanır.
- Süpermarketler Noel zamanı dahil yılın bütün günlerinde açıktır. (Bir aile eğlencesi veya toplantısına çiçeksiz gitmenin hiçbir pratik özrü yoktur.)
- Karşınızdakine sarılmayın. Basitçe tokalaşın. Eller sıkılır, ancak bunda da aşırıya gidilmez. Bir kez daha: Bir Estonyalıya hiçbir zaman sarılmayın ve onu kucaklamayın. Çok işli dışlı ve samimi yakınlaşmalar hariç.

- Estonca’da cinsler ve gelecek zaman yoktur (dilbilgisi açısından).“
(http://www.estlandia.de/wissen.html )
 

 


 

Çeviriler ve Kalite Yönetimi:

Japon Kaizen’inden DIN EN ISO 9001:2008 standardına 

30.04.2010 tarihli makale

Modern Kalite Yönetimi (QM) DIN EN ISO 9001:2008’de bir standart olmuştur.

Eurolingua Übersetzungen GmbH & Co KG çeviri bürosu hem DIN EN ISO 9001:2008 hem de DIN EN 15038 standardı uyarınca sertifika onaylıdır ve kendini modern hizmet sağlayıcıların gereklerine uyarlamaktadır.

Kalite yönetiminin temeli, Japon yaşam ve çalışma felsefesi Kaizen tarafından etkilenen sürekli iyileştirme sürecidir (KVP).

Kaizen ‚daha iyiye değişim’ anlamına gelir.
Sürekli iyileştirmeye yönelik felsefi düşünceden hareketle yaşama geçen Kaizen’in başarısı ekonomik tasarımlara aktarılmıştır.
Kaizen’in başarısı sıçramalı iyileştirmeleri içeren yenileşmeler değil, küçük adımlar halindeki aşama aşama mükemmelleştirmelerde yatar. Sürekli iyileştirme sürecinin amacı, müşteriyi hep yeni ürünlerle zorlamak değil, ürün ve hizmetlerde kusursuz kalite ile en yüksek müşteri memnuniyetini sağlamaktır.
Kaizen öncelikle insan faktörünü temel alır, yüksek nitelikli ve angaje çalışanlar bir şirketin başarısının temel taşını oluşturur; eğitim ve hizmetiçi eğitim maliyet faktörleri değil, geleceğe yatırımdır.
Kalite yönetimi; kalite planlaması, kalite yönlendirmesi, kalite güvencesi ve kalite iyileştirmesi yoluyla sürekli iyileştirme sürecini garantiye alır.

Eurolingua Übersetzungen GmbH gibi bir çeviri hizmeti sağlayıcısı için bu süreç, müşterinin talep ettiği gereklilikleri optimum düzeyde, zamanında ve sürekli olarak karşılayabilmek için
DIN EN ISO 9001:2008 ve DIN EN 15038 standartlarını yaşama geçirerek etkin ve işlevsel bir Kalite Yönetim Sistemi uygulama yükümlüğünü yerine getirmek demektir. En yüksek müşteri memnuniyetini böyle sağlıyoruz.
Bu başarı sadece çeviri hizmetlerine ilişkin DIN EN 15038 standardı hükümlerine uymayı taahhüt etmekle değil, bunun ötesinde, DIN EN ISO 9001:2008 standardı uyarınca harici ve bağımsız bir mercinin sürekli olarak kontrol ettiği ve onayladığı sertifika onayı ile sağlanmaktadır.

 


 

Der Austausch der Kulturen - Historisches jenseits von DIN und EN: Die Übersetzerschule von Toledo

Artikel vom 16.04.2010
In seinem Standardwerk „Die Übersetzung“ weist Georges Mounin darauf hin, dass es keinesfalls verwunderlich sei, dass in Spanien seit dem 12 Jahrhundert und für eine Dauer von anderthalb Jahrhunderten die erste bekannte Übersetzerschule bestand.
Ilija Trojanow und Ranjit Hoskoté beschreiben das spanische Al-Andalus als Träger der europäischen Kultur während des gesamten Mittelalters. (Trojanow/Hoskoté: Kampfabsage, München 2009); und Toledo wurde zum ‚Bagdad des Westens’.
Die Übersetzerschule von Toledo – Escuela de Traductores -  wurde von Erzbischof Raimund von Toledo in der ersten Hälfte des 12. Jahrhunderts gegründet. Spanien bot als Schnittstelle arabischer, jüdischer und christlicher Kultur nicht nur wertvolle Handschriften, die zu übersetzen waren, sondern auch die Anziehungskraft für Gelehrte aus ganz Europa.
Berühmte Übersetzer in Toledo waren allen voran Gerhard von Cremona und Robert von Ketton, der 1143 die erste Übersetzung des Korans ins Lateinische anfertigte.
Manuskripte wurden aus dem Griechischen, Hebräischen, und Arabischen übersetzt. In Toledo entwickelte man dazu die ‚kollaborative Übersetzung’, ein Jude oder ein Muslim übersetzte den arabischen Text mündlich ins Romanische oder Kastilische, und diese gesprochene Version übertrug dann ein Christ ins geschriebene Latein.
Übersetzt wurden in Toledo Aristoteles, Eudklid, Ptolemäus, Galen, Plotin und Proklos, das Werk von Maimonides und Averroes.
So verbreiteten sich aus dem regen kulturellen Austausch von Muslimen, Juden und Christen Impulse, die auf die Modernität Europas bleibenden Einfluss hatten.
Trojanow und Hoskoté werden nicht müde, darauf hinzuweisen, dass nur der Zusammenfluss der Kulturen intellektuellen und kulturellen Fortschritt schafft. Insbesondere in Al-Andalus sehen sie, während des 800-jährigen Bestehens dieses Gebietes, die Kern- und Keimzelle des modernen Europas. Dies führen sie nicht nur auf den Einfluss des Arabischen zurück, sondern verweisen insbesondere darauf, dass der Islam selbst persische, indische und griechische Einflüsse erlebte.
Die Übersetzer von Toledo – Dienstleister des Mittelalters – verbinden uns mit all diesen Wurzeln der Moderne.



Informationen aus der Praxis:
Recht und Strafrecht für Übersetzer und Dolmetscher


Nicht nur bei belletristischen Übersetzungen ergeben sich juristische Folgerungen nach dem Urheberrecht, auch bei Übersetzungen von Gebrauchstexten und bei Fachübersetzungen sind urheberrechtliche Belange zu berücksichtigen. Dies gilt ebenso für das Dolmetschen. Manuel Cebulla, staatlich geprüfter Übersetzer, studierte Wirtschafts- und Medienrecht und verbindet sein Wissen aus der langjährigen Berufserfahrung als Dolmetscher und Übersetzer mit juristischen Kenntnissen, um erstmalig über das Urheberrecht für Dolmetscher und Übersetzer wissenschaftlich, aber auch praxisnah zu schreiben:
Manuel Cebulla, Das Urheberrecht der Übersetzer und Dolmetscher, ISBN 978-3-86573-319-1, Berlin 2007
Zum Thema Strafrecht im Bereich der Sprachmittlung hat Manuel Cebulla eine einschlägige Monographie verfasst, die zunächst die der Übersetzertätigkeit zugrundeliegenden Normen sowie die spezifischen Sanktionsnormen untersucht. Dabei behandelt Cebulla auch außerstaatliche Regelungen wie die DIN-Normen und die Normen des Berufsverbandes BDÜ. Eine wissenschaftlich und juristisch fundierte Abgrenzung zwischen Dolmetschen und Übersetzen bildet die Grundlage für die Erläuterung möglicher strafbarer Handlungen in der translatorischen Praxis. 
Manuel Cebulla, Sprachmittlerstrafrecht. Die strafrechtliche Verantwortlichkeit der Dolmetscher und Übersetzer, ISBN 978-3-86573-285-9, Berlin 2007.

 


 

Online-Rechnungen mit elektronischer Signatur

Artikel vom 21.03.2010
Für online-Rechnungen gilt: Geschäftsleute dürfen die darin enthaltene Vorsteuer nur dann geltend machen, wenn die Rechnung mit einer "qualifizierten elektronischen Signatur" versehen ist. Dies folgt aus Paragraf 14 Abs. 3 Umsatzsteuergesetz , um dem Nachweis von Echtheit und Unversehrtheit des Rechnungsinhalts zu erbringen.
(3) Bei einer auf elektronischem Weg übermittelten Rechnung müssen die Echtheit der Herkunft und die Unversehrtheit des Inhalts gewährleistet sein durch

1.
eine qualifizierte elektronische Signatur oder eine qualifizierte elektronische Signatur mit Anbieter-Akkreditierung nach dem Signaturgesetz vom 16. Mai 2001 (BGBl. I S. 876), das durch Artikel 2 des Gesetzes vom 16. Mai 2001 (BGBl. I S. 876) geändert worden ist, in der jeweils geltenden Fassung, oder

2.
elektronischen Datenaustausch (EDI) nach Artikel 2 der Empfehlung 94/820/EG der Kommission vom 19. Oktober 1994 über die rechtlichen Aspekte des elektronischen Datenaustauschs (ABl. EG Nr. L 338 S. 98), wenn in der Vereinbarung über diesen Datenaustausch der Einsatz von Verfahren vorgesehen ist, die die Echtheit der Herkunft und die Unversehrtheit der Daten gewährleisten.

Weitere Informationen unter: http://www.akademie.de/fuehrung-organisation/recht-und-finanzen/tipps/finanzwesen/signaturzwang-bei-e-rechnungen.html



Kinder spielen Krieg – doch wie lässt sich eigentlich Frieden spielen?

Projekt: „Übersetzungsleistungen von Diplomatie und Medien. Europa 1450–1789“

Die Konfliktforschung lehrt: Frieden ist kein passiver Zustand einfachen Unterlassens, sondern ein aktiver Prozess. Doch wie schließt man Frieden?

Das vom BMBF geförderte Verbundprojekt „Übersetzungsleistungen von Diplomatie und Medien. Europa 1450–1789“ befasst sich epochenübergreifend mit den „Übersetzungsleistungen“ neuzeitlicher Friedensschlüsse. Interdisziplinär werden Fragestellungen der Politik, der Kunstgeschichte und der Rechtswissenschaft integriert.

Am Institut für Europäische Geschichte in Mainz befasst sich ein Forschungsschwerpunkt mit den Begründungsmetaphern in den Friedensverträgen in der Zeit zwischen Westfälischem Frieden und Französischer Revolution sowie beim Wiener Kongress.
Hochinteressant eines der drei Einzelprojekte: „Probleme des Kulturtransfers in den Beziehungen zum Osmanischen Reich“.
Einen weiteren Schwerpunkt bildet das Thema „Missverständnissen und Unwissen in internationalen und interkulturellen Zusammenhängen“. Es stellt sich die Frage, inwieweit in Friedensverhandlungen und – verträgen der Neuzeit bewusst Ignoranz und Unwissen produziert werden, um spezifische Interessen besser legitimieren und durchsetzen zu können.
Die Quellengrundlage wurde u.a. durch das DFG-geförderte Mainzer Projekt „Europäische Friedensverträge der Vormoderne online“ erarbeitet.

Am Institut für Europäische Kulturgeschichte der Universität Augsburg wer-den die Voraussetzungen der Sprachverwendung und des Einsatzes von Spra-chen in den Friedensverträgen untersucht.
Den Studien liegt die Theorie zugrunde, dass bestimmte Sprachen als Instru-mente zur Durchsetzung politischer Interessen und der nationalen Repräsen-tation eingesetzt wurden. Es soll geklärt werden, warum und wann Latein, Französisch oder auch die deutsche Sprache benutzt wurden. Insbesondere das Deutsche diente in bestimmten Regionen Europas als Verkehrs- und Frie-denssprache.

Ein weiterer Augsburger Forschungsschwerpunkt widmet sich den »Übersetzungen von Friedensverträgen in Geschichtswerken, Editionen und Zeitungen«.  Die Vertragstexte wurden europaweit kopiert, vervielfältigt, übersetzt und versendet und waren so ein fester Bestandteil der damaligen Medienlandschaft.

Weitere Informationen unter: http://hsozkult.geschichte.hu-berlin.de/projekte/id=344
 

 


 

Ausstellung von Rechnungen

Artikel vom 26.02.2010
Auch für Übersetzungen gilt: Das Lieferdatum muss in der Rechnung genannt werden

Bei der Rechnungsstellung ist zu beachten, dass die Finanzbehörden nach einer Gesetzesänderung die Angabe des Lieferdatums als Position in der Rechnung zwingend verlangen. Alle Angaben, die eine Rechnung enthalten muss, sind im Umsatzsteuergesetz § 14 Abs.4 aufgeführt, siehe
http://bundesrecht.juris.de/ustg_1980/__14.html
Lange war umstritten, ob ein separates Liefer- bzw. Leistungsdatum ein unverzichtbares Rechnungselement darstellt oder nicht. Umsatzsteuergesetz, Durchführungsverordnung und Äußerungen des BMF ließen beide Interpretationen zu. Durch die Gesetzesänderung wurde Klarheit geschaffen, und das Lieferdatum ist grundsätzlich anzugeben. Dies gilt selbstverständlich auch für Rechnungen von Dienstleistern wie Übersetzungsbüros.



Kulturelle Unterschiede – Schwierige Geschäftsverhandlungen

„Die völlig unterschiedliche sprachliche, kulturelle und mentale Tradition der Japaner im Verhältnis zu den westlichen Ländern führen immer wieder zu großen Schwierigkeiten bei kaufmännischen und juristischen Verhandlungen mit japanischen (und generell mit asiatischen) Partnern. Wenn ein japanischer Geschäftsmann einem europäischen Partner im Rahmen von Vertragsverhandlungen ein Angebot macht, und dieser äußert sich nicht dazu, betrachtet der Japaner das Angebot als angenommen und den Vertrag als abgeschlossen“, denn „nach japanischem Rechtsverständnis erwartet ein Japaner, wenn er ein Angebot macht, dass der andere Teil sich ausdrücklich äußert, wenn er das Angebot ablehnen möchte.“
Dies und noch vieles mehr erfährt der interessierte Leser auf der informativen und unterhaltsamen Seite http://www.weikopf.de/index.php?article_id=127
zu „Ursprung und Entwicklung der Sprachen“. Der Jurist Weikopf breitet sein linguistisches Wissen aus, von den prähistorischen Sprachen und der Sprachübertragung durch Buschtrommeln bis hin zum Thema Übersetzen und Übersetzungsprobleme.
Zu den ‚schwierigen Verhandlungen’ aufgrund kultureller Unterschiede noch ein weiteres Beispiel von Weikopf:
„Als Antwort auf die Frage: “Willst Du mich heiraten?” würde man im Deutschen und im Englischen ein Schweigen als Unsicherheit auffassen, im Japanischen dagegen als Zustimmung.
Stellt man einer Frau in Nigeria (auf Igbo, einer Niger-Kongo-Sprache mit 13 Millionen Sprechern) diese Frage, so bedeutet es Ablehnung, wenn die Frau bleibt, und Einwilligung, wenn sie wegläuft ! - Da verstehe einer die Frauen!“

 


 

Neue Pflichtangaben in geschäftlichen E-Mails.

Artikel vom 13.06.2007
Seit dem 1. Januar 2007 gelten für geschäftliche E-Mails dieselben formalen Anforderungen wie bisher schon für Geschäftsbriefe. Verpflichtend vorgeschrieben wurde die Angabe von Unternehmensdaten wie Firmenname, Rechtsformzusatz, Ort der Handelsniederlassung, Nummer des Handelsregisters sowie des Handelsgerichts.

Diese Regelung gilt für Kapitalgesellschaften und alle ins Handelsregister eingetragenen oder unter das Handelsgesetzbuch fallenden Unternehmen.

Sie resultiert aus dem am 10. November 2006 vom Bundestag verabschiedeten Gesetz über das elektronische Handelsregister und Genossenschaftsregister sowie das Unternehmensregister.

Betroffen von dieser neuen Regelung ist der externe Geschäftsverkehr mit E-Mails, unabhängig davon an wie viele Empfänger das jeweilige Schreiben gerichtet ist. Sie umfasst Rechnungen, Angebote, Auftrags- und Anfragebestätigungen, Bestell- und Lieferscheine sowie Quittungen. Als Ausnahme gelten nur Mitteilungen und Berichte, die innerhalb einer bestehenden Geschäftsverbindung als ausgefüllte Formulare ausgetauscht werden. Bestellscheine müssen die o. g. Angaben jedoch immer enthalten.

Für jeden betroffenen Kaufmann gilt die Beachtung der Vorgaben entsprechend seiner Rechtsform. Andernfalls muss etwa eine GmbH mit einem Zwangsgeld von bis zu 5000 Euro rechnen. Bei allen Firmen kann bei Nichtbeachtung der Vorschriften eine Abmahnung wegen unlauteren Wettbewerbs erfolgen.

Quelle u. a. -  http://www.akademie.de/fuehrung-organisation/recht-und-finanzen/tipps/
recht/gesetzliche-formvorschriften-fuer-geschaeftliche-e-mails.html

Neue Amtssprachen der Europäischen Union.
Artikel vom 25.05.2007
Zum 1. Januar 2007 wurde Irisch (Gaeilge) in den Katalog der Amtssprachen der EU aufgenommen. Auch Bulgarisch und Rumänisch wurden durch den EU-Beitritt von Bulgarien und Rumänien am 01.01.07 als EU-Amtssprachen anerkannt.

Nunnmehr gibt es bei 27 Mitgliedsländern 23 offizielle Amtssprachen in der EU:

> Bulgarisch (BG)

> Dänisch (DA)

> Deutsch (DE)

> Englisch (EN)

> Estnisch (ET)

> Finnisch (FI)

> Französisch (FR)

> Griechisch (EL)

> Irisch (Gaeilge

> Italienisch (IT)

> Lettisch (LV)

> Litauisch (LT)

> Maltesisch (MT)

> Niederländisch (NL)

> Polnisch (PL)

> Portugiesisch (PT)

> Rumänisch (RO)

> Schwedisch (SV)

> Slowakisch (SK)

> Slowenisch (SL)

> Spanisch (ES)

> Tschechisch (CS)

> Ungarisch (HU)

Quelle: www.eiz-niedersachsen.de/eu-amtssprachen.html

Die Amtssprachen sind im Hinblick auf die Kommunikation zwischen Einrichtungen der EU und den Mitgliedsstaaten von Bedeutung. So werden die Rechtsvorschriften der EU in allen Amtssprachen verfasst. Jeder Bürger der Europäischen Union hat ein Recht auf die Kommunikation mit den politischen Einrichtungen der EU in der/einer der Amtssprache(n) seine Heimatlandes.

Quelle: http://www.auswaertiges-amt.de/aktion-europa/de/LinkesMenue/
FuerMeinProjekt/Mitte/Argumente/Argumente
__50__12,navCtx=114366.html#t2

Auch bei der Umsetzung von EU-Richtlinien spielen die Amtssprachen eine Rolle. Werden z. B. deutsche Produkte mit CE-Kennzeichnungspflicht in ein anderes EU-Land exportiert, so muss in der Regel die zugehörige technische Dokumentation hierzu in mindestens einer der Amtssprachen der EU verfasst sein und die Gebrauchsanleitung in der Verwendersprache vorliegen.

Quelle:  http://www.magdeburg.ihk24.de/produktmarken/
innovation/InnovationTechnologie/CEKennzeichnung.jsp

http://www.bis-handwerk.de/Standardmodule/Download/GetDocument_neu.asp?document=1737

 Yukarı